Gölün Aynasında Yaşayan Şehir: Eğirdir
Gölün Aynasında Yaşayan Şehir: Eğirdir

Sabahın o tatlı serinliği daha gökyüzünü boyamadan, Eğirdir Gölü’nün üstü bir tül gibi incecik sisle kaplanır. Sanki göl, yeni uyanmış da uykusunu henüz üzerinden atamamıştır.
Burada zaman başka akar. Kimi zaman gölden esen hafif bir yel, saçlarını savurur; kimi zaman kıyıda oturmuş bir teyzenin elinde iğne oyası görürsün. Eğirdir öyle bir yer ki, hem hatıralarla doludur hem de her yeni güne tertemiz bir sayfa açar.
Göl dediğin sadece su değil burada... Bu göl; çocukluğumuzun yüzme öğrenirken yuttuğu su, sabahın köründe babayla çıkılan balık serüveni, akşam serinliğinde sevgiliyle tutulan ilk eldir. Ve elbette, kıyıya vuran dalgaların arasına karışmış elma çiçeği kokusudur.
Çünkü Eğirdir, sadece gölüyle değil, elmalarıyla da meşhurdur. Her bahar, dallarda beyaz pembe bir telaş başlar. Elmalar önce çiçek olur, sonra yeşerir, sonra kızarır. Sonra da mis gibi kokusuyla pazara düşer, mutfağa girer, çocukların beslenmesine kadar ulaşır. Her elma, bu toprağın sabrını, gölün serinliğini, güneşin iyiliğini taşır gibi...
Ama işte tam da bu yüzden içimize bir burukluk düşüyor. Çünkü o göl… Hani sabahın sessizliğinde kendimizi izlediğimiz o ayna… Yavaş yavaş çekiliyor. Sessiz sedasız, içten içe, kendi içine doğru kuruyor.
Ve biz, o aynaya baktığımızda artık yalnızca kendimizi değil… Yarınlarımızı — bir zaman sonra o sulara yüzünü uzatacak torunlarımızın susuz bakışlarını görür gibi oluyoruz.
Gölün aynası bulanıklaşıyor. Su çekildikçe hikâyeler de kuruyor. Elmanın tadı, suyun sesi, sabahın huzuru... bunlar sadece birer hatıra olmasın istiyoruz.
Çünkü Eğirdir bir cennet köşesi. Ama cennet bile bakımsız kalırsa göçer, solup gider.
O yüzden şimdi... O aynayı korumak bizim elimizde. Hem göl için, hem elma için, hem de o aynaya yarın yüzünü uzatacak çocuklar için.
Tahsin GÜLTEKİN
Eğirdir Ses Yazarı