SESSİZ ŞEHRİN ÇIĞLIĞI EĞİRDİR
SESSİZ ŞEHRİN ÇIĞLIĞI EĞİRDİR
Gündem
Yayın: 08 Kasım 2025 - Cumartesi - Güncelleme: 08.11.2025 16:12:00
Editör -
Okuma Süresi: 4 dk.
331 okunma

Üzerime basıp geçmeniz çok umurumda değil de biraz olsun nazik davransanız olmaz mı diye iç geçirdi şehrin en sessizleri. Kaldırım taşının canı yanmaz mı zannedersin diye atılan çığlıkları sadece üzerinde adımlayan karıncalar hissetti. Ruhum yok mu benim? Sadece insana bahşedilmiş bir özellik mi ki ruh diye aralarında muhabbet eden kaldırım taşlarına ağaçlar ne demek isterdi ki? Az ileride yıllardır duran bankın gelip geçici misafirlerinin sohbetine kulak kesilen serçe tam bir sır küpü. Kaldırım taşlarına istemese de peşi sıra düşen çekirdek kabukları binlerce kez özür dilese de insan duymadı mesela. Karıncalar tüm ekibi çağırıp imece usulü bir temizliğe başladı. Birkaç metre ileriden gelen kalabalık, kaldırım taşlarını azda olsa teselli etmeye çalışan karınca ordusu bozguna uğrattı. Kafasını kaldıran her karınca ejderha saldırısı var zannetti ne var ki o ejderha değil insandı.
Daha bu sabah göl havasını huzurla içine çeken adam, sigarasından son defa çekti. Oksijenle karbondioksiti ciğeriyle kucaklaştırdı ve yanan izmariti kaldırıma bırakıp gitti. Oysa birkaç metre ilerisinde çöp kovası vardı, ama o kör rolü yapmayı seçti. Uyarılsaydı eminim sağır rolünü de çok başarılı yapardı. Ona göre ruhu yoktu kaldırım taşlarının çünkü ruhu gözükmüyordu kaldırım taşının. Bedeninin izmaritte kalan ateşle ne kadar yandığı kimin umurundaydı ki? Ruhu olan, canı yanan sadece insan mıydı? Hayır, hayır kaldırım taşlarının, ağaçların, yol kenarındaki çiçeklerin, kedilerin, köpeklerin, kuşların, aydınlatma direklerinin, şehirlerin bile insanlar gibi ruhu vardı. Ne olursa olsun birinin ruhunu hissede bilmek için ona değer vermek gerekti. Kitabın ruhu ile muhabbettin tadını okuyan bilirdi. Kaldırım taşlarının ruhunu yediği içtiği şeylerin ambalajı ile kirletmeyenler anlardı. Rüzgarın ruhundan ağaçlar, martıların ruhundan aşıklar, aydınlatma direklerinin ruhundan yalnızlar, hayvanların ruhundan çocuklar anlar değil mi?
Şimdi bu adam dakikalardır ne zırvalıyor denilebilir. Tüm insanlığı hayvanalar gibi davranmaya davet ederek şöyle davam etmek istiyorum. Peki, şehrin ruhundan kim anlar ki? Şehrin de ruhu mu olur değil mi? Ruh insana özgü tabi ki! İnsan, olağan üstü bir şekilde donatılınca ağaçların, çiçeklerin, hayvanların, kaldırım taşlarının, sokakların caddelerin de ruhu olduğunu unuttu. En çok da sokakları her gün soğuk sıcak demeden süpüren insanların bırakın ruhu olduğunu canı olduğunu unutmadık mı? Birileri caddeleri, sokakları, kaldırımları temizliyor diye elimizde çöple beraber ruhumuzu da yere attığımızın farkında mıyız?
Bunca kelime yığınından sonra şu kanaate varmış olmam aslında çok ümit var olmadığımı önce kendime sonra tüm şehre okkalı bir şamar gibi iniveriyor. Eğitim şart yazmaktan tüm yazanlar usanmış durumda aslında. Şehrimizi temiz tutmak için ya ödüllendirme lazım ruhun sadece insanda olduğunu iddia eden insanı ya da kallavi cezalar lazım değil mi eğitmek için insanı?
Bülbül gibi gül bahçesini mi reva görürsün kendine; yoksa karga gibi çöplük mü olsun dağımız, ovamız, gölümüz? Tek canı yanan, ruhu incinen insan ya… Tercih sana kalmış insanoğlu! Sessiz şehrin çığlığını duydun, değil mi?
Yorumlar (0)





